22 Aralık 2015 Salı

Eleanor & Park / Rainbow Rowell - Kitap Yorumu


Kitap: Eleanor & Park
Yazar: Rainbow Rowelll
Tür: Young Adult Fiction
Goodreads Puanı: 4.15

İki uyumsuz insan Sıradışı bir aşk
EleanorKızıl saçlar, tuhaf giysiler. Park başını çevirene kadar onun arkasında duran; o uyanana kadar yanında uzanan; diğer herkesi daha soluk, daha sıradan ve yetersiz gösteren… Eleanor.
ParkBir şarkıyı ona dinletmeden Eleanor'un seveceğini bilen; o sonunu anlatmadan esprilerine gülen; göğsünde, tam boğazının altında, Eleanor'u ona verdiği sözleri tutmaya itecek bir yere sahip olan… Park. İlk aşkın sonsuza dek sürmeyeceğini bilecek kadar zeki ama bunu deneyecek kadar cesur ve umutsuz, on altı yaşındaki iki talihsiz âşığın bir okul yılı boyunca süren hikâyesi. Eleanor, Park'la karşılaştığında siz de ilk aşkınızı ve nasıl da büyülendiğinizi hatırlayacaksınız...(Tanıtım Bülteni)

Aldığı Ödüller;

2014 Michael L. Printz - Gençlik Edebiyatı Onur Ödülü

Boston Globe-Horn Book - 2013'ün En İyi Kitabı Ödülü 

Publishers Weekly - 2013'ün En İyi Gençlik Kitabı Ödülü 

New York Times Book Review - 2013'ün En İyi Gençlik Kitabı

Kirkus Reviews - 2013'ün En İyi Gençlik Kitabı 

ABD National Public Radio - 2013'ün En İyi Kitabı

Rainbow Rowell’in 2012 yılında piyasaya çıkan kitabı sonunda Türkçeye çevrildi! Ben de hemen çıkar çıkmaz kitap fuarından aldım bu güzel kitabı. Daha önce yazarın Fangirl adlı kitabını okumuştum. Ama Eleanor & Park’ı İngilizce alıp okumaya fırsatım olmamıştı. Bitmesin diye Altın Oğul ile aynı anda okuyordum aslında. Çünkü iki kitabı da çok seviyorum ve bitmesinler istiyordum. Ta ki bu sabaha kadar, kalan son 50 sayfam da bitti. Eleanor & Park’ın güzel ve iç burkan aşk hikayelerine tanık olma yolcuğum sona erdi.

Kitabı sevmek ve sevmemek arasında bir yerde duruyorsunuz kitap bittiğinde. Çünkü o kadar sayfa okuyup da böyle belirsiz bir sonla karşılaşmak bir okuyucu olarak beni başta üzdü. Ama sonrasında zaman geçtikçe bu kitabın belki de böyle bitmesi asıl önemli olandır diye düşündüm. Çünkü kitabın ilerleyişi ve yazarın anlatım şekli bizi o mutlak sona hazırlıyor. Kitabın yıllarca çevrilmesini beklememe değdi mi dersek, evet değdi. Ben kitabı çok sevdim. İlerde fırsat bulduğum bir gün tekrar okumak isterim.

Eleanor o kadar güçlü bir karakterki yaşamak zorunda bırakıldığı hayat, fiziksel özellikleriyle dalga geçen çocuklar, üvey babası, annesi hepsine karşı bir mücadele içersinde. Park ise mutlu bir aile tablosu içerinden gözükse de Asya kökenli olmasından ötürü sorunlar yaşamakta. Kitap boyunca bu iki karakterin değişimini ve büyümelerini gözlemliyoruz.

Yazar, Eleanor & Park’ın aşkını ve duygularını o kadar gerçekçi anlatıyor ki kitapta siz de bu gerçekliğin içinde onlarla bu aşka şahit oluyorsunuz. İlişkilerinin gelişimi o kadar yavaş oluyor ki, bu da hikayenin inandırıcılığına büyük bir katkı sağlıyor. Bu iki uyumsuz karakterin birbirleriyle yakaladıkları uyumun hiç bitmemesini istiyorsunuz.

Walkmenler, kaset doldurmalar, permalı saçlar, çizgi romanlarla 80’lerde geçen bir roman aslında. O dönemleri sevdiğim için kitap bana ayrıca çekici gelmişti. Şimdiki gibi ulaşımın bu kadar kolay olduğu bir dönemde bir telefonun varlığının veya bir mektubun gelişinin o dönemlerde ne kadar değerli ve kıymetli olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Kitabın film hakkı satın alınmış ve film senaryosunu da Rainbow Rowell yazacakmış. Yani birkaç sene içerisinde bu güzel kitabı sinemada izleyebileceğiz. Eğer kitabı okumadıysanız mutlaka tavsiye ediyorum. Benim 2015 favori kitaplarım arasına girdi bile. ^^




19 Aralık 2015 Cumartesi

Twenty 2015


Yönetmen: Lee Byung Hun
Senarist: Lee Byung Hun
Korece Adı: 스물
Süre: 115 dk.
Yayın Tarihi: 25 Mart 2015
Tür: Romantik – Komedi

Oyuncular
Kim Woo Bin - Chi Ho

Kang Ha Neul - Gyung Jae

Lee Joon Ho - Dong Woo

Diğer Oyuncular
Jung So Min – So Min
Lee Yoo Bi – So Hee
Min Hyo Rin – Jin Joo
Jung Joo Yeon – Eun Hye


Çevirisini uzun süredir beklediğim Twenty sonunda çevrildi ve bende hemen izledim. ^^ Üç başrol oyuncusunu da ayrı ayrı hayranım bu sebeple filmden beklentim yüksekti. Başroller erkek olunca filmden bir romantizim ya da aşırı bir duygusallık beklemeyin. Filmde sık sık argo kelimeler geçmekte ve baş kahramanlar erkek olduğu için cinsellik üzerine birkaç sohbet geçmekte bunları da bir not olarak düşeyim. Çünkü bu sebeplerden dolayı filmi beğenmeyenler olmuş. :( Sonuçta 20 yaşındaki erkek karakterlerden nasıl ciddi bir film beklenebilir ki? Ben filmi beğendim açıkçası eğer gülmek için film arıyorsanız bu filmi öneririm. Eğlenceli bir 2 saat geçirmiş olursunuz. 



Filmin konusuna gelicek olursak. Liseden beri çok yakın 3 arkadaş, 20 yaşına gelmişlerdir. Chi Ho, So Min ile çıkmasına rağmen aklı fikri diğer kızlardadır. Liseden sonra ne olacağına karar veremediği için üniversiteye gitmemiştir. Günün birinde aktristlik yapan Eun Hye ile tanışır ve bu hayatının dönüm noktası olur. Dong Woo bir çizgi roman sanatçısı olmak ister. Fakat ailesinin maddi yetersizliği onu yarım günlü işlerde çalışmaya iter. Gyung Jae ise üniversite birinci sınıf öğrencisidir. Üst sınıflardan bir sunbaesine aşık olur. Bakalım bu 3'lünün hayatları nasıl ilerleyecektir?


Kim Woo Bin; bence sonunda hakettiği yere geliyor yavaş yavaş olsada. Ben onu ilk kez 'White Christmas' dizisinde izlemiştim. O dizideki oyunculuğu beni etkilediği için kendisini takibe almıştım. Vampire Idol, A Gentleman's Dignity, School 2013, Friend 2, The Heirs ve The Con Artist gibi yapımlarda yer aldı. Her oyndağı karakterinde hakkını veriyor bence. Dilerim daha çok dizi ve film çeker bende izlerim. 

Joon Ho yaa benim 2PM'deki biasımdır kendisi. Cold Eyes filmindeki oyunculuğu sayesinde bence kendini kanıtlamıştı. Oynadığı karakterin talihsiz sonunu saymazsak filmde en sevdiğim karakterdi kendisi. Hem iyi bir dansçı ve şarkıcıyken iyi bir oyuncu olma yolunda emin adımlarla ilerliyor bence. 

Kang Ha Neul'i Monstar'da izlemiştim. Dizide kendisine hep üzülmüş hem de sempati duymuştu. Bu filmde de aynısı oldu. Her rolün altında kalkabilirmiş gibi geliyor hep bana. C'est Si Bon filminde oynadı bu senenin başında ve hala çevirisi gelmedi. Umarım çevirisi gelirde hemen izleyebilirim. 

Filmin Fragmanı


31 Ekim 2015 Cumartesi

ABU TV Song Festival 2015'de Yaşananlar...


Çarşamba akşamı davetli listesinde adımız olduğu için saat 7 gibi kongre merkezindeydik. Görevliler sadece elinde davetiye olanları alıyoruz, isimleri listede olanlar yan ve soldaki kapıdan alınacak dedikleri için bizde soldaki kapıya gittik. Çünkü diğer kapının önünde hem içeri girmek için bekleyenlerle hem de CN Blue’yu görmek için bekleyen fanlar sayesinde çok kalabalıktı. Diğer kapıya gittiğimizde ise inanılmaz bir kuyruk vardı. Oradaki kapı da kapalı içerde görevliler bekliyordu. Sonrasında biri “CN Blue gelmişşşş!” diye bağırınca sıranın en arkalarından en önüne doğdu geçmiş olduk. 10 dakika geçmeden bu seferde içerdeki görevle biz sizi buradan içeri alamayız diğer kapıya gidin dedi. Tekrar en başa dönmüş olduk. Diğer kapıda bu sefer mini bir izdiham yaşanıyordu. Bu arada bizi oradan oraya sürükleyen görevlilerden birinin “Boşuna uğraşmayın içeriye giremeyeceksiniz” diye çıkışması da cabası. Saat 8’e geliyor ve biz hala dışarda bir belirsizlik yaşamaya devam ediyoruz derken bir anda ne olduysa herkes hurra içeri daldı. Bizi bu kadar uğraştıran güvenlik görevlilerine ne oldu açıkçası merak içerisinde kaldım o sıralarda. Madem herkes içeri alınacaktı ne diye günlerdir illa ismi yazılmış ve davetiyeli olan kişiler gelebilecek diye diretildi. Belki birçok gerçek boice sırf bu sebepten hayranı olduğu grubu sahnede izleme fırsatını kaçırdı. Neden mi gerçek diyorum bu yer değiştirmeler sayesinde kırmızı halıda beklemek için gelenler sohbet etme fırsatımız oldu ve ordakilerden biri şöyle dedi “CN Blue fanı değilim aslında görmeye geldim sadece. Belki % 20 – 30’um Boice falandır…” bunun yorumu size kalsın. Neyse o hengame de biz gidip görevlilere adımızı kontrol ettirdik ardından da gösterinin yapılacağa salona geçtik. Salona girdiğimiz de neredeyse yarıya kadar dolmuştu bizde bir köşede boş koltuk bulup oturduk. 

CN Blue’dan önce beni en çok etkileyen performanslar:

Scandal

Festivale katılacaklarını öğrendiğimde birkaç müzik videolarını izlemiştim. Sahne performansları çok enerjik ve sempatikti. Ama ses sistemi biraz kötü olduğundan şarkıyı duymakta zorlandık açıkçası.
Festivalde seslendirdikleri şarkı;


SCANDAL - Sisters



Dimas  Kudaibergen

Sesi cidden olağanüstüydü, ekrana nasıl yansıdı bilmiyorum ama biz kendisini dinlerken çok etkilendik. Ayrıca çok sayıda destekçisi vardı salonda. ^^
Şarkıyı dinlemek isterseniz;


Dimas Kudaibergen - Daididau



Dimas Kudaibergen & CN Blue

Daha sunucu CN Blue’yu anons etmeden salonda çığlıklar alkışlar kopmaya başladı. Birkaç şarkı öncesinden önümüzde koca pankartla oturan kızlara pankartı kaldırmamaları konusunda uyarmıştık. Çünkü koltukların oturma düzeni ve alçak olmalarında dolayı onlar pankartı her kaldırdığında biz sahneyi değil hiçbir şey göremiyorduk. Sadece biz de değil arkamızdaki sıralardan şikayet gelmesine karşın. Bu kızlar sanki kimse onlara uyarıda bulunmamış gibi anons başlar başlamaz pankartı kaldırıp şarkı bitene kadar da indirmediler. Bizde onlar sayesinde kısacık boylarımızla ayakta izlemeye çalıştık. CN Blue her zaman ki gibi harikaydı. Music Bank ya da Ingikayo’da onları izlemeye gitmiş gibi hissettim kendimi.


CN Blue - Cinderella 


Sahneye en son Murat Dalkılıç çıktı. Ben açıkçası kendisinin sahnesini seviyorum. Şarkı için yaptıkları koreografiyi de çok beğendim. ^^ Salon bir CN Blue bir de Murat Dalkılıç sahneye çıktığında koptu. Tüm şarkıcılar performanslarını bitirdikten sonra fotoğraf çekimi için tek tek sahneye çağrıldılar. Bu kısım ekranda yayınlandı mı bilmiyorum ama biz izlerken şok olduk. Sahneye gazetecilerde fotoğraf çekmek için çıktığı sırada bir anda kızlar kendilerini sahneye attılar. Kimse ne olduğunu anlayamadı, korumalar kısa şoklarını atlatıp gelenleri engellemeye çalıştı. Korumalar sahneyi koruma altına alırken kızlar hala selfie çekme derdindeydiler.


Murat Dalkılıç'ın instagramda paylaştığı fotoğraf;


27 Ekim 2015 Salı

CN Blue İstanbul'da !!!

Hepinizin bildiği gibi "ABU TV Song Festival" bu sene Türkiye'de yapılıyor. CN Blue'da bu festivalde Güney Kore'yi temsil edecek. "ABU Şarkı Festivali"ni 28 Ekim saat 20.00'da TRT Müzik kanalında canlı olarak izleyebilirsiniz. ( İzlemek isteyenlere saat 19.00’da ABU Açılış Kırmızı Halı var. )

Üyelerin Türkiye'ye gelirken instagrama ekledikleri fotoğraflar..



Havalimanına gitmedim. Çünkü Music Bank’deki o kalabalığın daha da abartılı olacağını düşündüm. Düşüncelerimde de haklı çıktım maalesef. Paylaşımları gördükçe de üzüldüm. Orasını burasını elledim çok mutluyum diyen fan mı istersiniz, saç çekip kopartan fan mı, bir daha böyle kalabalığı nerde bulacaklar ki diyen mi… Bunlar birer şaka olsun çok isterdim. Karşılama için günlerce hazırlık yapmış bir grup fan sayfası var birde onlar adına çok üzüldüm.  Tamam her gün bir idol görmüyorsunuz ve gidip görmek istemiş olabilirsiniz de ama tüm o yazılan saçmalıklar nedir yahu.. Sırf bu yüzden kendi hayranı olduğum grubun buraya gelmesini istemiyorum. Neden diğer ülkelerde böyle şeyler yaşanmıyor bir oturup düşünmeliyiz ( düşünmelisiniz) bence.

Festivalde Cinderella'yı söyleyecekler. ^^

CNBLUE (씨엔블루) - Cinderella (신데렐라)

20 Ekim 2015 Salı

The Time We Were Not In Love / 너를 사랑한 시간




Biraz romantik bir dizi izliyeyim entrikalardan sıkıldık diyorsanız bu dizi tam da öyle yapım. 2 çocukluk arkadaşının yanlış anlaşılmalar ve geçmişten gelen bir sır yüzünden birbirlerine yıllarca kavuşamamalarının hikayesini izliyoruz.




Dizinin kısaca konusu; Choi Won (Lee Jin-Wook) ve Oh Na-Na ( Han Ji-Woon ) 17 yıldır çok yakın arkadaşlardır. Oh Na-Na başarılı bir iş kadınıdır. Choi Won ise bir havalimanı şirketinde kabin amir yardımcısı olarak çalışmaktadır. 34 yaşına basan bu ikili bir gün ilk önce kimin evleneceği konusunda iddiaya girer ve hikaye başlar.

Dizi ayrıca Tayvan yapımı “In Time With You” nun Güney Kore uyarlaması.


Dizinin Oyuncuları




Le Jin Wook'u daha önce Nine Travel ve I need Romance dizilerinde izlemiş sevmiştim bu dizide de favorim oldu. ^^
Han Ji Woon benim için hep Gil Ra Im kalacakmış gibi geliyor. (Secret Garden hayranlaığımdan dolayı sanırım bu durumda.) Bu dizide ki uzun saçlarına alışmak benim için biraz zor oldu söylemeden geçemiycem. Birde onu hep güçlü karakterler de izledikten sonra böyle bir karakterde oynamasını ilk başlarda yadırgasamda bölümler ilerdikçe alıştım.
Yoo Gyun Sang açıkçası kendisini bu diziyle tanıdım. Oynadığı karakterden dolayıda pek ısınamadım kendisine.
Jin Kyung bu hatun hangi karakterde olursa olsun harika işler çıkartıyor. Dizide sevdiğim 2. karakterdi. Hatta bir ara sadece Mi-Hyang aşk hayatını izlesek daha romantik komedi olurmuş dizi diye düşündüm. 40'lı yaşlarda bir fangirl olmak sonrasında hayatının aşkını bulmak bence sırf bunun için bile ayrı bir dizi çekilebilirdi. 



Dizinin en büyük süprizi L'di. Bir anda stajyer olarak karşımıza çıktı. Romantik ve korumacı erkek gibi gözükürken dan ortaya başka bir gerçek çıktı. (İzlemeyenler için spoiler olmasın) L'i daha önce "Shut Up Flower Boy Band" de izlemiş ve beğenmiştim. Bu dizide de birkaç bölüm oynuyor ama keşke dizide oynamaya devam etseydi.

Dizi 16 bölüm ama bana göre o bile biraz fazla geldi izlerken bazı yerlerde sıkıldım açıkçası hele ki hikaye gelişsin diye sonradan diziye giren eski erkek arkadaş ayy o nasıl bir iticiliktir öyle. Bir de dizinin ilk bölümlerinde Ha-Na'nın erkek arkadaşı onu aldattıp evleniyor. O bölümdeki karakterin güçsüz oluşu ve olayların işleyişi beni çok şaşırttı birazcıkta sinir olmuş olabilirim o kısımları izlerken. Bana diziyi sevdiren hostes abla ve flashbacklerdeki sahnelerdi açıkçası.


Dizinin en iyi ve en duygusal sahnesi... :( 
Ne demiş büyüklerimiz büyük lokma ye büyük söz söyleme. ;)



18 Eylül 2015 Cuma

Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları - Haruki Murakami





"Kaderimde tek başına kalmak vardır belki de Haruki Murakami'den kaderinin gizemini çözmek, içindeki iflah olmaz yaranın kaynağına inmek için büyük bir yolculuğa çıkan bir kahramanın romanı. Kendini "renksiz" bilen Tsukuru Tazaki'nin hikâyesi.

İşte o an, Tsukuru nihayet her şeyi kabullenmeyi başarabildi. İnsanların yürekleri arasındaki bağ yalnızca uyum üzerinden oluşmuyordu. Aksine, bir yaradan diğerine daha derin bağlar oluşuyordu. Acı acıyla, kırılganlık kırılganlıkla yürekleri birbirine bağlıyordu. Elemli çığlıklar olmadan suskunluk, kan toprağa akmadan affediş, insanın içini lime lime eden kayıplardan geçmeden kabulleniş mümkün değildi. İşte bu, gerçek uyumun kökünde var olan şeydi. (Tanıtım Bülteninden)"

Haruki Murakami'nin yarattığı 316 sayfalık bu harika masal 1 gün gibi kısa bir sürede bitti. Kitap diğer kitaplarına nazaran daha basit bir akıcılığa sahipti. Tabi diğer kitaplarında olduğu gibi yalnız yaşayan bir erkek başkahramanımız vardı. 

Tsukuru, kitabın başında ölmek istiyor ve kitap boyunca neden bu isteği içerisinde taşıdığını bize anlatıyor... Tsukuru, lise yıllarında 5 kişilik bir arkadaş grubuna sahip bir genç. Hepsinin soyadlarında bir renk adı geçiyor (kızılçam, kara ova gibi) bir tek Tsukuru hariç bu sebeple kendini hafiften dışlanmış hissediyor. Üniversiteye geçtiklerinde de bir tek o yaşadıkları şehir olan Nagoya'da kalmıyor ve Tokyo Üniversitesine gidiyor. Üniversitenin 2. yılında birden bire Tsukuru arkadaşları tarafında gruptan aforoz ediliyor. O zaman hissettiği dışlanmışlık ve kırılganlıktan ötürü bu terk edilişinin sebebini soramıyor. Aradan 16 yıl geçiyor Tsukuru 36 yaşında başarılı bir mühendis olarak karşımıza çıkıyor. Kız arkadaşı sayesinde 16 yıl önce açılan yaralarının hala kapanmadığını fark ediyor, bu yüzden arkadaşlarıyla yüzleşmeye karar veriyor. Böylece biz de Tsukuru'nun geçmişine bir yolculuğa çıkıyoruz.

Kitabın adının Hac Yılları olması size dinsel bir anlam gibi gelmiş olabilir fakat öyle bir anlama gelmiyor. Hac kelimesi, batı edebiyatında daha çok geçmişle yüzleşme anlamını taşıyor. Zaten kitapta da karakterin geçmişiyle yüzleşmesine şahit oluyoruz. Bir de kitapta harika müzikler var. Özellikle Franz Liszt’in “Années de Pèlerinage” piyano eserinin “Le mal du pays” (Vatan Hasreti) bölümü aslında kitabın içeriğine o kadar uyuyor ki. Tsukuru, hem arkadaşlarıyla olan ayrılığını hem de doğduğu şehre olan özlemini bu eserde buluyor. Eğer daha önce Murakami okumadıysanız ilk başlangıç olarak bu kitaptan başlayabilirsiniz. ^^

14 Eylül 2015 Pazartesi

Remember You / Hello Monster ( 너를 기억해 )



Dizinin Oyuncuları



Uzun süredir dizi izleyemiyordum aynı hikayeler, benzer senaryolar derken bu dizi ile her şey bir kenara itildi 16 bölüm hiç sıkılmadan oturup izledim. Dizi geçen haftalarda final yaptı ve ben çok üzüldüm. :(  Diziye başlama sebeplerimden biri elbette Seo In Guk değil hemde hiç değil.. ^^ 
Gelelim dizinin konusuna; Lee Hyun ( Seo In-Guk ) sivri dilli bir suçlu profil uzmandır. Cha Ji-An ( Jang Na-Ra ) ise bir dedektiftir. Yıllardır da Lee Hyun'u takip etmektedir. Vee bir gün yani dizinin ilk bölümünde tesadüf üzeri aynı davayı çözmek için bir araya gelirler. Ardından ikisinin arasında romantik bir ilişki başlar. ( Pek romantik değil hatta bie elin parmağını geçmez bence dizideki romantik anlar. )




Dizi genel anlamdan hiç sıkılmadan izleyebiliceğimiz 16 bölümlük bir Kore yapımı. Lee Hyun'un geçmişinden süre gelen olaylar ve yeni gelişen durumlar dizinin dinamiğini güçlü tutuyor. Tabii bir de senaristin merakta bırakıp son bölümlerde çözüme kavuşturduğu olaylar da mevcut. Dizinin, çoğu kore dizisinde olduğu gibi sonu hiç mi hiç tatmin edici gelmedi bana açıkçası.. İzleyenler bilir, izlemeyenlere spoiler olmasın ama güzelim dizi öyle bitirilir mi hiç?? Sanki 2. bir sezon olacak gibi bitti bana ama bugüne kadar KBS'in hiç sezon işi yaptığını görmedim. Bir de sözylentilere göre In Guk bu yıl sonuna doğru askere gidecekmiş yani ekstra bir sezon hayali anca rüya olur.



Çocuk oyuncular özelliklede Bo-Gom'um küçüklüğü harika bir seçim olmuş. Baya benziyorlar. ^^ Bence dizinin In Guk'dan sonra izleme nedenim Bo Gom'dur. Baya iyi bir oyuncu olma yolunda. Hatta sırf o var diye Reply 1988'i izlemeyi bile düşünüyorum.. Tabii bir de Lee Chun Hee var o nasıl bir tatlı oyunculuktur. Umarım onu da en kısa zamanda başrolünü kendisinin oynadığı bir romatik komedi de 2. adam olmadan izleyebilirim.


Birde dizide az ve öz görünse de Kyunsoo'nun oyunculuğuna değinmeden geçmeyelim. Genelde idollerin oyunculuklarını pek beğenmem ama Kyungsoo gibi yeteneklilerse diziye ayrı bir hava kattıklarını düşünürüm. Daha önce "It's Okay, That's Love" dizisinden ve "Cart" filminden oyunculuğunun iyi olduğunu biliyordum ama bu dizideki mimikleri ve bakışları cidden çok iyiydi. İyi bir oyuncu olma yolunda emin ve güzel işlerle ilerliyor. Sesi kadar oyunculuğu da başarılı bence. Hani bakışlarıyla oynuyor deriz ya bazı oyuncular için Kyungsoo'da onlardan biri olmaya aday bence. ^^

9 Eylül 2015 Çarşamba

Music Bank in İstanbul!

Bundan tam 2 yıl önce şu sıralar tüm K-pop fanları bir rüya alemindeydik. Music Bank yapılcak mı yapılmayacak mı, biletler kaç para olacak, hangi gruplar gelicek, gidebilicek miyiz... Bir sürü soru dolusuna bir bilinmemezlik. Ben gidemeyeceğimi düşünürken bir anda çekilişten 2 tane bilet kazandım. Sonra bir arkadaş platinum biletini satıyormuş ucuz bir fiyata hiç kaçırır mıyım bu fırsatı gittim aldım. Böylelikle hem ben hem kardeşim hem de bir arkadaşım konsere gidebildik. ^^



Tarihler 6 Eylül'ü gösterdiğinde her fan gibi bizde havalimanına gittik. Ben çok kalabalık olacağını pek zannetmiyordum ama gidince şok olduk. O nasıl bir kalabalıktı, elimde kameramla zar zor kendime bir yer bulabildim. Herkesin elinde telefonlari, kameralar, kartonlar vs. Her kapı açılışında bir çığlık bir kıyamet. Tabi bu sırada güvenlik çok şaşkın bu şaşkınlıkları mı onları biraz kabalaştırdı bilemiyorum ama yine de olayın heyecanı içinde pek takılmadık onlara. Neyse dakikalar sonra Super Junior, Beast, MBLAQ, Miss A, FT Island, Ailee göründü, çığlıklar ve koşuşturma bir anda başladı. Onlar geçerken bende kameramla ordan oraya savruldum sağolsun fan arkadaşlar hurra idoller tarafına koşturunca. (Hobbit olmanın zararları..) 


130906 Beast, MBLAQ, Miss A, Ft Island, Super Junior, Ailee in Ataturk Airport




7 Eylül; aylarca beklenen ve bir rüya gibi geçip giden.. Erkenden kardeşimle konserin yapılacağı Ülker Sports Arena'ya gittik. Br kuyruk bir kuyruk saat daha 12 bile değil. Biz de ordaki kafede oturup arkadaşlarımızı beklemeye başladık. Konserin en kötü yanı prof. kamera alımının yasak olması bu sebeple telefon kamerasına kaldık diye üzülüyorduk. Neyse saatler süren bekleme üstüne de konser sırası derken özel bilekliğimi taktırıp konser alanına ulaştım sonunda. Konser alanı dolarken ekranda bol bol klipler izledik ve konser rüya gibi başladı ve bitti. MBLAQ ve Suju'nun fan servisleri harikaydı bu arada. Ailee'nin Türkçe playback okumasını bir ben sevemedim sanırım ama hoş bir süprizdi.


130907 Music Bank in Istanbul Opening ( Beast, Ft Island, Ailee, MBLAQ, Miss A, Super Junior ) 



130907 Music Bank in Istanbul 'Beast Speaking' 




130907 Music Bank in Istanbul - Beast ( Fiction, Shadow, Beautiful Night )



130907 Music Bank in Istanbul Encore (Beast, Ft Island, Ailee,MBLAQ,Miss A,Super Junior)



Sultanahmet'te bir B2ST gördüm sanki... 
Ertesi gün arkadaşlarla Sultanahmet'e gittik tam meydan da yürürken birden önümde bana doğru gelen üyeleri görünce hemen telime sarıldım.. Kamerayı görünce el sallayan DongWon da ayrı bir şekerdi. Sonrasında Beast'in korumasıyla bizim arkadaş sohbeti ilerletince ki adam peşlerindeki çığlık atan fanlardan çok yorulmuş. Bizim onlarla yürümemizde bir sakınca olmadığını söyledi. Keşke hepsi sizin gibi olsa falan dedi. Bizde onlarla sessiz sedasız bir küçük tur attık. Bu bile bence güzel bir şeydi. Gikwang'ın zayıflığı, DongWoon'un uzun boyu, DooJoon'un karizmatikliği, YoSeob'un sevimli suratı, HyunSeung'un göz alıcı gömleği, JunHyung'un gözlükleri bunlar aklımda kalanlar... 




130908 Beast in Sultanahmet



18 Ağustos 2015 Salı

Bir Fangirl'ün Yılları! ^^





Bugün sevgili G-Dragon'un doğum günü (bizim saatimize göre hala bitmedi) ve  Kore saatine göre'de Big Bang'in 9. kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz. Bense onlarla nasıl geçtiğini anlamadığım 7-8 yılımı kutluyorum. Normalde sıkılgan biri olduğum için bir müzik türüne, bir gruba, bir idol'e hayranlığım öyle uzun sürmez. Ama Big Bang hem üyeleriyle hem yaptığı müzikle onları yıllardır takip etmeme ve fangirl ruhumu yaşamama sebep oldular. Üstelik müziğe verdikleri aralarda bile onları takip etmekten vazgeçmedim. Tüm üyelerin solo işlerini destekledim. Diğer VIPs (Vip: Big Bang fandom adı artık bilmeyen yoktur herhal) ile birlikte uzun süre albüm bekledik..


Bu bekleyişimiz geçen Mayıs ayında son buldu ve her ay 2 yeni şarkıyla biz fanları Big Bang müziğiyle coşturdular. MADE serisi tamamlandı önümüzdeki ay full albümleri yayınlanacaktı. Fakat bugün YG'nin yaptığı açıklamadan sonra hayallerim suya düştü desem yeridir. Üyeler hem her ay yeni şarkılar, hem bu süreçte devam eden konser turu, hem de tv programları derken yorgun düşmüşler. Bu sebepler ötürü beklediğimiz full albüm ileri bir tarihe ertelenmiş. Umarım bu full albümde de yeni sıfır şarkılarda olur. Bizim fandom olarak ömrümüz onları beklerken geçti. 3 yıl bekledik dile kolay. İnşallah full albüm en kısa zamanda çıkar. ^^


Gel gelelim benim Big Bang ile tanışma hikayeme... Yıllar yıllar önce kardeşimle pc başında youtube'da takılırken bir video gözüme çarptı. Açtık dinledik, şarkı hoşumuza gitti sonra başka şarkıları yok mu bunların dedik başka bir video daha derken.. Günün sonunda bunlar kim, adları ne, kaç yaşındalar diye araştırırken bir baktım Vip olup çıkmışım. O gün bugündür de fanlığım hiç bitmedi. Harçlıklarımdan biriktirdiğim paralarla albümlerini mi almadım, twitter'daki günler süren hastag'lara mı katılmadım, mv'lerinin çıkacağı saatleri mi beklemedim... Neler neler yaşadık yıllar içerisinde. Onlar büyüdü bizde büyüdük elbet ama içimizdeki çocuk hiçbir zaman kaybolmadı. Dilerim bu güzel müzik yolculuğumuz onlar Ajusshi olduktan sonra bile devam eder.

İlk izlediğim klipleri;

Biz Vip'lerin şarkısını da paylaşalım;

"We are V. I. P, we are V. I. P, who's the V. I. P"

14 Temmuz 2015 Salı

EXO'da Yaprak Dökümü

Tao'da gitti!



İlk önce gruptan Kris gitti, netizenler demediğini bırakmadı arkasından. Sonra Luhan gitti netizenler ona da bir sürü laf etti. Vee sonunda Tao'da gitti... Üstelik diğer iki üye grubu bıraktığında en büyük tepkiyi verip üzülen kişiydi. Bu yüzden sakatlığına ve babasının ısrarlarına rağmen grupta kalacağını ummuştum. Ama öyle olmadı, bugün Çin'de solo bir çıkış yapacağına dair haberler yazıldı çizildi. Giden hiçbir üyeye tepkili değilim. Netizenler gibi ya da diğer fanlar gibi yarı yolda bırakıldığımıza inanmıyorum. Çünkü bu grup ve idol olayları bence son 5 yılda sadece iyi iş ortaklığı ve daha çok para kazanalım olayına dönmüş durumda. Bu sebeple eski gruplarda olan güçlü arkadaşlık bağlılıklarını yeni gruplarda göremiyoruz. Maalesef bununla ilgili bir çok haberde yazıldı, fanlar bir çok siteye postlar yazdı falan.



Benim bu olaylarda taa TVXQ zamanından beri SM'e karşı olumsuz görüşüm var. Nedense hep bu şirkette çıkıyor böyle olaylar. Hadi Exo çok üyeliydi ondan, peki TVXQ da mı çok üyeliydi? Hayır! Demek ki şirketin politikalarında bir sorun var. Yaptığı anlaşmalarda bir problem var ki idoller bir zaman sonra ayrılıyorlar.

Bir de gidenlere kızan fanlara şunu söylemek istiyorum; belki de grup içerisinde göründükleri kadar mutlu değillerdi, bize yansıtılan kadar bağlı değillerdi birbirlerine veya belki de grup içinde maddi anlaşmazlıklar vardı şirketle yaptıkları anlaşmalar yüzünden falan filan.. Dilerim solo kariyerlerinde başarılı olurlar.

Umarım diğer dedikodular doğru çıkmaz ve Lay grupda kalır. Çünkü o da giderse exo-m'i komple kapatıp gidelim ne anlamı kaldı.