Roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Nisan 2016 Çarşamba

Tesadüf - Jamie McGuire / Kitap Yorumu


Kitap: Tesadüf
Yazar: Jamie McGuire
Goodreads Puanı: 3.85

"#1 New York Times Çoksatan yazarı Jamie McGuire'dan bağımlılık yaratıcı yepyeni bir hikâye...
Erin Easter, Blackwell Lisesi'ndeki üç Erin'den biriydi; bu üç kız sadece isimlerini değil doğum tarihlerini de paylaşıyorlardı. İlgisiz, tek bir ebeveyn tarafından büyütülen Erin Easter, Weston Gates'e uzaktan uzağa hayranlık duyuyordu. Erin A. ve Erin M. kasabanın iki sevilen kızıydı: Kasabanın en zengin iki ailesinin kızları, en yakın arkadaşlar, ponpon kızlar ve Erin Easter'ın olamadığı diğer her şeylerdi; ve Erin Easter'ın bunu unutmasına da asla izin vermiyorlardı.
Weston Gates sevilen bir sporcuydu ve iki başarılı avukatın oğluydu. Soyadının gerektirdiği hayatı yaşamak için kendi arzularından vazgeçmiş, günlerini soyadının baskısı altında geçiriyor ve gizliden gizliye Erin Easter'a ilgi gösteriyordu; onun daha farklı bir hayat yaşaması gerektiğine inanıyordu. Ve sekizinci sınıftan beri Erin A. ile çıkıyordu. Bir tesadüf eseri akşamları Erin Easter ile takılmaya başladıktan sonra kendi gelecek hayallerine ve duygularına sahip çıkma cesaretini göstermeye başlamasıyla işler kendisi ve Erin Easter için değişmeye başlamıştı.
Fakat şoke edici bir trajedi küçük kasabayı sarstığında Erin Easter'ın hayatı mümkün olan en iyi şekilde altüst oldu. Peki, ya hayallerine kavuşmak sandığı kadar basit değilse, ya bildiği hayat çok daha karmaşık hale gelirse?
Tesadüf, yüreğinizi ısıtıyor ve kısa bir novella olsa da Jamie McGuire'ın yazım tarzını neden sevdiğimizi bir kez daha hatırlatıyor. Çok az kelimeyle çok şey anlatıyor ve ben bunun her bir kısmını çok seviyorum.
-Yara, Once Upon a Twilight-
(Tanıtım Bülteninden)"

Aslında her şey tanıtım yazısında anlatılmış. Kitap kısacık ama bizi şaşırtıcı bir sonla etkiliyor. Jamie'nin yazım tarzını seviyorum. Her zaman akıcı ve okuyucusunu şaşırtan kitaplara imza atıyor. Bu novella'da olduğu gibi. Gelişen bazı olaylar sonucu değişen hayatlar ve bunun sonucunda başlayan yepyeni yaşamlar diyerek kitabı kısaca özetleyebiliriz aslında spoiler vermeden.

Kitap kısacık dediğim gibi '152 sayfa', 2 - 2,5 saat gibi bir zamanda hemen okuyup bitirdim. Okurken hem sevdim , hem şaşırdım, hem de çok üzüldüm. Çünkü hemen bitti. :( Ama yinede akılda kalıcı tatlı bir hikayeye tanıklık etmiş oldum. Bence kitabın filmi çekilse çok hoş olabilir. Yapımcılara burdan sesleniyorum. :)

22 Aralık 2015 Salı

Eleanor & Park / Rainbow Rowell - Kitap Yorumu


Kitap: Eleanor & Park
Yazar: Rainbow Rowelll
Tür: Young Adult Fiction
Goodreads Puanı: 4.15

İki uyumsuz insan Sıradışı bir aşk
EleanorKızıl saçlar, tuhaf giysiler. Park başını çevirene kadar onun arkasında duran; o uyanana kadar yanında uzanan; diğer herkesi daha soluk, daha sıradan ve yetersiz gösteren… Eleanor.
ParkBir şarkıyı ona dinletmeden Eleanor'un seveceğini bilen; o sonunu anlatmadan esprilerine gülen; göğsünde, tam boğazının altında, Eleanor'u ona verdiği sözleri tutmaya itecek bir yere sahip olan… Park. İlk aşkın sonsuza dek sürmeyeceğini bilecek kadar zeki ama bunu deneyecek kadar cesur ve umutsuz, on altı yaşındaki iki talihsiz âşığın bir okul yılı boyunca süren hikâyesi. Eleanor, Park'la karşılaştığında siz de ilk aşkınızı ve nasıl da büyülendiğinizi hatırlayacaksınız...(Tanıtım Bülteni)

Aldığı Ödüller;

2014 Michael L. Printz - Gençlik Edebiyatı Onur Ödülü

Boston Globe-Horn Book - 2013'ün En İyi Kitabı Ödülü 

Publishers Weekly - 2013'ün En İyi Gençlik Kitabı Ödülü 

New York Times Book Review - 2013'ün En İyi Gençlik Kitabı

Kirkus Reviews - 2013'ün En İyi Gençlik Kitabı 

ABD National Public Radio - 2013'ün En İyi Kitabı

Rainbow Rowell’in 2012 yılında piyasaya çıkan kitabı sonunda Türkçeye çevrildi! Ben de hemen çıkar çıkmaz kitap fuarından aldım bu güzel kitabı. Daha önce yazarın Fangirl adlı kitabını okumuştum. Ama Eleanor & Park’ı İngilizce alıp okumaya fırsatım olmamıştı. Bitmesin diye Altın Oğul ile aynı anda okuyordum aslında. Çünkü iki kitabı da çok seviyorum ve bitmesinler istiyordum. Ta ki bu sabaha kadar, kalan son 50 sayfam da bitti. Eleanor & Park’ın güzel ve iç burkan aşk hikayelerine tanık olma yolcuğum sona erdi.

Kitabı sevmek ve sevmemek arasında bir yerde duruyorsunuz kitap bittiğinde. Çünkü o kadar sayfa okuyup da böyle belirsiz bir sonla karşılaşmak bir okuyucu olarak beni başta üzdü. Ama sonrasında zaman geçtikçe bu kitabın belki de böyle bitmesi asıl önemli olandır diye düşündüm. Çünkü kitabın ilerleyişi ve yazarın anlatım şekli bizi o mutlak sona hazırlıyor. Kitabın yıllarca çevrilmesini beklememe değdi mi dersek, evet değdi. Ben kitabı çok sevdim. İlerde fırsat bulduğum bir gün tekrar okumak isterim.

Eleanor o kadar güçlü bir karakterki yaşamak zorunda bırakıldığı hayat, fiziksel özellikleriyle dalga geçen çocuklar, üvey babası, annesi hepsine karşı bir mücadele içersinde. Park ise mutlu bir aile tablosu içerinden gözükse de Asya kökenli olmasından ötürü sorunlar yaşamakta. Kitap boyunca bu iki karakterin değişimini ve büyümelerini gözlemliyoruz.

Yazar, Eleanor & Park’ın aşkını ve duygularını o kadar gerçekçi anlatıyor ki kitapta siz de bu gerçekliğin içinde onlarla bu aşka şahit oluyorsunuz. İlişkilerinin gelişimi o kadar yavaş oluyor ki, bu da hikayenin inandırıcılığına büyük bir katkı sağlıyor. Bu iki uyumsuz karakterin birbirleriyle yakaladıkları uyumun hiç bitmemesini istiyorsunuz.

Walkmenler, kaset doldurmalar, permalı saçlar, çizgi romanlarla 80’lerde geçen bir roman aslında. O dönemleri sevdiğim için kitap bana ayrıca çekici gelmişti. Şimdiki gibi ulaşımın bu kadar kolay olduğu bir dönemde bir telefonun varlığının veya bir mektubun gelişinin o dönemlerde ne kadar değerli ve kıymetli olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Kitabın film hakkı satın alınmış ve film senaryosunu da Rainbow Rowell yazacakmış. Yani birkaç sene içerisinde bu güzel kitabı sinemada izleyebileceğiz. Eğer kitabı okumadıysanız mutlaka tavsiye ediyorum. Benim 2015 favori kitaplarım arasına girdi bile. ^^




18 Eylül 2015 Cuma

Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları - Haruki Murakami





"Kaderimde tek başına kalmak vardır belki de Haruki Murakami'den kaderinin gizemini çözmek, içindeki iflah olmaz yaranın kaynağına inmek için büyük bir yolculuğa çıkan bir kahramanın romanı. Kendini "renksiz" bilen Tsukuru Tazaki'nin hikâyesi.

İşte o an, Tsukuru nihayet her şeyi kabullenmeyi başarabildi. İnsanların yürekleri arasındaki bağ yalnızca uyum üzerinden oluşmuyordu. Aksine, bir yaradan diğerine daha derin bağlar oluşuyordu. Acı acıyla, kırılganlık kırılganlıkla yürekleri birbirine bağlıyordu. Elemli çığlıklar olmadan suskunluk, kan toprağa akmadan affediş, insanın içini lime lime eden kayıplardan geçmeden kabulleniş mümkün değildi. İşte bu, gerçek uyumun kökünde var olan şeydi. (Tanıtım Bülteninden)"

Haruki Murakami'nin yarattığı 316 sayfalık bu harika masal 1 gün gibi kısa bir sürede bitti. Kitap diğer kitaplarına nazaran daha basit bir akıcılığa sahipti. Tabi diğer kitaplarında olduğu gibi yalnız yaşayan bir erkek başkahramanımız vardı. 

Tsukuru, kitabın başında ölmek istiyor ve kitap boyunca neden bu isteği içerisinde taşıdığını bize anlatıyor... Tsukuru, lise yıllarında 5 kişilik bir arkadaş grubuna sahip bir genç. Hepsinin soyadlarında bir renk adı geçiyor (kızılçam, kara ova gibi) bir tek Tsukuru hariç bu sebeple kendini hafiften dışlanmış hissediyor. Üniversiteye geçtiklerinde de bir tek o yaşadıkları şehir olan Nagoya'da kalmıyor ve Tokyo Üniversitesine gidiyor. Üniversitenin 2. yılında birden bire Tsukuru arkadaşları tarafında gruptan aforoz ediliyor. O zaman hissettiği dışlanmışlık ve kırılganlıktan ötürü bu terk edilişinin sebebini soramıyor. Aradan 16 yıl geçiyor Tsukuru 36 yaşında başarılı bir mühendis olarak karşımıza çıkıyor. Kız arkadaşı sayesinde 16 yıl önce açılan yaralarının hala kapanmadığını fark ediyor, bu yüzden arkadaşlarıyla yüzleşmeye karar veriyor. Böylece biz de Tsukuru'nun geçmişine bir yolculuğa çıkıyoruz.

Kitabın adının Hac Yılları olması size dinsel bir anlam gibi gelmiş olabilir fakat öyle bir anlama gelmiyor. Hac kelimesi, batı edebiyatında daha çok geçmişle yüzleşme anlamını taşıyor. Zaten kitapta da karakterin geçmişiyle yüzleşmesine şahit oluyoruz. Bir de kitapta harika müzikler var. Özellikle Franz Liszt’in “Années de Pèlerinage” piyano eserinin “Le mal du pays” (Vatan Hasreti) bölümü aslında kitabın içeriğine o kadar uyuyor ki. Tsukuru, hem arkadaşlarıyla olan ayrılığını hem de doğduğu şehre olan özlemini bu eserde buluyor. Eğer daha önce Murakami okumadıysanız ilk başlangıç olarak bu kitaptan başlayabilirsiniz. ^^